Sade bir dil, söyleme göster, modern edebiyatın
gereklilikleri. Bu üç söylemin arasında sıkışıp kaldığım bir zamanda, Mirasçı
serisini yazmaya başladım. Malcom, yani hepinizin bildiği isimle Mel, gayet yalın,
kısa cümleler ve uzun olmayan paragraflar eşliğinde yolculuğuna çıktı.
Sonra böyle devam etti mi? Tabii ki hayır! Kendi stilimi
bulma yolundaki deneyimlerimden biri olmasını düşünürken, ana uğraşım haline
dönüştü. Bunun tek nedeni yazım stili değildi; Altı Medeniyetin Dünyası ön
hazırlıksız yazılan, Cehennem Online da eğlenceli ama ömrü kısa bir seriydi.
Mirasçı, yazmaya devam ettikçe zihnimde büyüyen, on cilt
sürecek bir hikâyeye dönüşen bir iş oldu. Yayınlamadığım İkinci Cilt iki yüz numaralı
bölümleri geçti ve olayları hızlandırmazsam bir bu kadar daha sürebilecek içeriğe
sahip.
Malcom’ un mirasını aldığı Yer Ejderi’ nin hikâyesine giriş
yaptım, elementlerle tanışan Mirasçı onların asıl amaçlarını öğrenme yolunda bir
adım attı. Sevecen, iyi huylu, ağır başlı gencimiz ölüm makinesine dönüşürken,
gerçek dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlamaya başladı.
Ana karakterin dönüşümü bazılarınıza dramatik gelebilir ama
Mel’in uzun hayatı boyunca birçok değişim onu bekliyor ve en tuhafı da bu olmayacak.
Bir olana kadar, önündeki Mirasçı atalarının duygu, düşünce ve kaderlerini
deneyimlemekle lanetlendi ana karakterimiz.
Kırmızı Pençe Akademisi içindeki hayatında Bedensel
Yetişimci bir toplulukla tanışma fırsatı yakalayacak olan Mel, neden bütün
dünyanın nefret ettiği bir figür olduğunu öğrenecek. Mirasçı olmanın anlamı
karşısında ne yapacağı da hikâyenin devamında bizi bekliyor olacak.
Keyifli Okumalar
created with
WordPress Page Builder .